Teknolojik farklılıklar
Görünüm
Güç tüketimleri
Peki kazanan hangisi?
Bir telefon alırken fikrimizi etkileyen önemli faktörlerin başında cihazlarda bulunan ekran geliyor. Akıllı telefonların ekranı farklı çözünürlükte olabildiği gibi farklı teknolojileri de bünyesinde barındırıyor. Samsung'un kullandığı AMOLED'i ve HTC, Sony, LG gibi markaların genellikle tercih ettiği LCD'yi sürekli duyuyoruz ama farklarını biliyor muyuz? Hangi noktada ayrıştıklarını bilmek, hangi teknolojiyi seçeceğimizi belirlememizde bizlere yardımcı olabilir. Gelin hep beraber inceleyelim!
İnternette dolaşan en popüler konulardan birisidir aslında AMOLED ve LCD karşılaştırmaları. Karşılaştırmaların kimi kişisel deneyimlere dayanırken -ki adı üzerinde “kişisel”, birisinin beğendiğini başkası beğenmeyebilir- biz biraz daha teknik kısmına ineceğiz. Yani teknik dediysek devreleri tek tek inceleyecek de değiliz!
Birbirlerine karşı avantaj ve dezavantajlarını daha rahat görebilmemiz için gelin önce AMOLED ve LCD ekranların nasıl teknolojilere mensup olduklarını inceleyelim. Zira bu iki teknoloji arasındaki farklılıklar oluşturulan renklerin niteliğini değiştirirken, iki farklı ekranda aynı resimlerin farklı gözükmesine sebep olabiliyor.
İşe LCD ile başlayalım. LCD nin açılımı Liquid Crystal Display yani sıvı kristal ekran. “Sıvı kristal”lerin tanımı aslında epey geniş. Molekül yapısı kristallere benzeyen, ve kimi durumlarda tıpkı su gibi akabilen malzemelere verilen isim. Sıvı dediysek bizim ekranımızda öyle akan bir bileşen yok! Ekranımızda kullanılan sıvı kristaller katı halde bulunuyor fakat bükülebiliyorlar. Pasif haldeyken bükük olarak duran kristaller içlerinden elektrik akımı geçtiğinde tekrar düz konuma geliyorlar ki bu işlem de içlerinden geçen ışığın kırılmasını değiştirerek farklı frekanslarda ışıkların yayılmasına olanak veriyorlar.
Fakat bu küçük sıvı kristaller yalnızca içlerinden geçen ışığa etki edebiliyorlar, kendileri ışık yaymıyorlar. Dolayısıyla sıvı kristallerin arkasında bir ışık kaynağı bulunuyor. (Örneğin genelde yeni televizyonlarda bu ışık kaynağı LED teknolojili oluyor. Bu nedenle LCD LED TV olarak anılıyorlar). Cihaz içerisinde bulunan gömülü devre ağı bütün sütun veya satıra elektrik gönderimini ayarlayarak her bir pikselin kontrol edilmesini sağlıyor. Tamam ışıklar kristaller çok ama renkler? Renkler “alt piksel” olarak da bilinen küçük ve mavi, yeşil ve kırmızı renkli filtreler sayesinde hayat buluyor. Bu 3 renkli filtreler, farklı açılarla kesiştirilerek farklı renk kombinasyonlarının oluşması sağlanıyor.
AMOLED'de ise korkulacak birşey yok! Teknoloji gayet basit; AMOLED kısaltmasının sonundaki LED -aynı zamanda televizyonlardaki LED kısaltması- Light Emitting Diode- ışık yayan diyot kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Mavi, yeşil ve kırmızı renkteki bu diyotlara verilen voltaj değiştikçe her bir diyorun parlaklığı da değişiyor dolayısıyla açığa çıkan renklerde. Örneğin kırmızı ile mavi aynı parlaklıkta olduğunda ortaya tam bir mor çıkarken, kırmızının parlaklığını artırıp mavininkini kıstığınızda, daha pembeye yakın bir mor (renklere pek takılmayın!) elde etmiş oluyorsunuz. Sİstemin bu denli basit ve ince ayarlanabilir olması -siyah da dahil- elde edilen renk çeşitliliğinin de daha fazla olmasına sebep oluyor.
Bu kadar teknoloji yeter değil mi? Şimdi de üstteki başlıkta verdiğimiz bilgilerin görüntüyü nasıl etkilediğine göz atalım. İki ekran arasındaki gözle görülür farkların en büyüğü, görüntülenebilen renklerin çeşitliliği. Bu renk çeşitliliği “renk gamı” olarak adlandırılıyor. Ya da biraz da kolaylaştırırsak renk yelpazesi. Renk gamı insan gözlerinin algılayabildiği renkleri kapsıyor.
Mevcut medyaların hepsi (resim, video vs.) her birisi LCD ekranların gamıyla örtüşen, standart KMY (kırmızı-mavi-yeşil) renk gamına uyacak şekilde yaratılıyor. Bu nedenle LCD'deki görüntüler daha “doğal” gözükebiliyor. Ancak dediğimiz gibi bunun tek sebebi üretilen medyanın LCD ekranlarla birebir örtüşecek şekilde yaratılmasından kaynaklanıyor. Bunun yanında AMOLED ekranların renk gamı LCD ekranlarınkinden daha büyük olduğundan gösterilen resimlerin daha canlı gözükmesine sebep oluyor.
Oluşan bu büyük farklılığın sebebi ekranların kullandığı teknolojide yatıyor. AMOLED ekranlardaki diyotlar tek tek bağımsız olarak kontrol edilebildiğinden, ve LCD'deki gibi karmaşık filtre sistemleri bulunmadığından, daha üstün renk karışımlarının oluşmasına, dolayısıyla renk gamının (yelpazesinin) daha büyük olmasına imkan tanıyor. AMOLED'in bir diğer avantajı ise daha karanlık siyahlar. Çünkü diyotlarla siyah üretmek oldukça kolay, ya ışığın seviyesi çok kısılıyor ya da diyotlar kapatılıyor.
Fakat atlanmaması gereken en önemli noktalardan birisi, daha geniş renk seçeneği her zaman daha iyi görüntü anlamına gelmiyor! Bu fazla çeşitlilik, uç örneklerde görüntünün “aşırı doygun” görünmesine sebep olabiliyor.
İşin ilginç tarafı ise genellikle LCD üreticileri kendi ekranlarının görüntüsünden kendileri bile tatmin olmuyorlar. Bu nedenle görüntüyü daha canlı yapmak ve AMOLED ekranlarıyla arasındaki “pazarlama” açığını kapatmak için kimi ekran üreticileri ekranlarının doygunluk oranlarıyla oynuyorlar ki bazlıları elde edilen renk dengesini berbat edebiliyor. Dolayısıyla eğer daha canlı renkleri seviyorsanız, doygunluk dengesi bozulmuş bir LCD'dense AMOLED ekrana yönelmenizi tavsiye ederim.
AMOLED ekranaların LCD'lere göre daha farklı avantajları da bulunuyor. Örneğin AMOLED ekranlarda izleme açıları daha geniş olabiliyor. LCD ekranlarındaki görüntü zaten filtrelerden kırılarak geldiği için farklı açılardan izlemek de zorlaşabiliyor. Fakat bu özellik firmadan firmaya farklılık gösteriyor. Ayrıca LED ekranlar voltaj değişimlerine LCD'deki kristal moleküllerine nazaran daha hızlı tepki verebiliyor. Bu da AMOLED ekranlardaki tepki süresinin daha hızlı olmasını sağlıyor.
Son karşılaştırmamız güç tüketimleri. LCD ekranlar sürekli hiç durmadan arkadan aydınlatıldığı için OLED (organik LED) ekranlara nazaran daha fazla güç emiyor. LED teknolojili ekranlar, koyu renkler gösterileceği zaman biresysel olarak pikselleri “kapatabildiğinden” genele bakıldığında daha az güç tüketiyorlar. Fakat şunu da unutmamak gerekiyor; farklı renge saahip LED'ler farklı farklı güç tüketiyor. Dolayısıyla LCD ekranları cihazların enerji tüketimleri daha stabil ve dengede olduğundan enerji tüketimleri daha tahmin edilebilir oluyor.
Ayrıca yukarıdaki tablodan da anlayabileceğiniz üzere farklı enerji seviyeleri (yani farklı renkler) LED ekranların ömürlerini de etkiliyor. LED ekranlarda gösterilen mavi renk en fazla enerjiyi tüketiyor ve bu aynı zamanda daha çabuk “eskimelerine” sebep oluyor. Bu aynı zamanda belli bir süre geçtiğinde, AMOLED ekranların bir kısmının ya da tamamının solması anlamına geliyor.
Yukarıda anlattığımız bütün bu detaylar bir yana bu sorunun cevabı sizde, tüketicide gizli. Kişisel tercihler hangi konunun sizler için önemli olacağını değiştirdiğinden kazanan AMOLED veya LCD demek yersiz ve saçma olur. Ayrıca aynı teknolojiye sahip ekranlarda dahi üreticilerden kaynaklanan doygunluk, renk çeşitliliği ve kalibrasyon gibi farklılıklar olduğundan seçim tamamen sizin kişisel deneyiminize kalıyor. Yani bu seçimi yapmanın kesin bir bilimi yok.
Avantaj ve dezavantajlardan çok kısa bir özet geçecek olursak, AMOLED ekranlar daha canlı (kimisine göre abartı olarak tanımlanacak) renkler sunarken, iyi kalibre edilmiş bir LCD ekran, AMOLED'e nazaran gerçeğe daha yakın bir görüntü sunacaktır. Öte yandan ekranınızı uzun vadeli kullanmak istiyorsanız LCD ekranlarda zamanla solma gibi bir olayın meydana gelmediği aklınızın bir kenarında bulunsun. Güç tüketimi sizin için daha önemli bir parametreyse AMOLED ekranlar bu konuda daha başarılı olabiliyor.